23 Mayıs 2011 Pazartesi

"Borges Ve Ben" Jorge Luis Borges

Jorge Luis Borges
Borges ve Ben
Çeviren. Celal Üster
Afa Yayınları, Şubat 1989, 111 s.




Kum Kitabı’na Yazarın Notu’ndan: “… Ben kendim ve dostlarım için yazıyorum, bir de zamanın geçmesini kolaylaştırmak için. 7

“… gibi kitaplarında düz yazıyla şiir arasındaki sınırı neredeyse tümüyle kaldırdı. Brodie’nin Raporu’nda ve Kum Kitabı’nda, okurlara, iç dünyasının derinliklerindeki labirentleri keşfeden bir bireyin karmaşık imgelemi ile yalın bir masal dilini birleştiren alegorik öyküler sundu…” 11

“Hint felsefe okullarından birine göre, ben (ego), kendini sürekli bakmakta olduğu insanla özdeşleştiren bir seyirciden başak bir şey değildir.” 13

“Babam çok anlayışlı ve bütün anlayışlı insanlar gibi de çok sevecen bir adamdı.” 20
“O kadar alçakgönüllü bir adamdı ki babam, kazara görünmez olsa bundan büyük bir keyif alabilirdi.” 20 (…) “Bana, şiirin gücünü, sözcüklerin yalnızca bir iletişim aracı değil, aynı zamanda büyülü simgeler ve müzik olduğunu öğreten o olmuştur.” 20

“Benim yetişme çağımda din, kadınların ve çocuklarındı.” 21

“,,, diyeceğim, ailemin iki tarafından da askerler var atalarım arasında. Tanrıların böyle kahramanca bir yazgıyı benden esirgemiş olmalarına ne kadar yerinsem az, ama tanrıların bu konuda akıllıca davrandıkları da kesin.” 23

“Babam kör olduğunda çocuktum daha. Ama daha o sıralar, hayatın babamdan esirgediği yazar olma yazgısını benim üstlenmek zorunda kalacağımı neredeyse anlamıştı. Ailemizde herkes, benim yazar olacağıma kesin gözüyle bakıyordu (zaten böyle şeyler, açıkça söylenen şeylerden daha önemlidir). Benden yazar olmam bekleniyordu.” 26

“… Zaten gerçek hayatta olup bitenlerin farkına hep kitaplarda okuduktan sonra farkına varmışımdır.” 28

“… ama kız kardeşim çok geçmeden Fransızcayı o kadar iyi öğrendi ki düşlerini bile Fransızca görmeye başladı.” 32

“Bugün bana, ‘tek düşünür seç kendine’ deseler Schopenhauer’i seçerim.” 34

“Whitman’ı bir süre yalnızca büyük bir şair olarak değil, tek şair olarak gördüm.” 35

“ Yıllar sonra; Arnold Bennett’in ‘Üçüncü Sınıf Muhteşem’ deyimini gördüğümde, ne demek istediğini anlayacaktım tabii.” 39
“Daha sonra Madrid’e gittik. Orada benim için en büyük olay, Rafael Cansinos- Assens’le tanışmam oldu. Kendimi onun izdeşi olarak düşünmek bile hoşuma gider.” 40
“Tuhaftır, 1919’da ‘aşırılık’ (ultraizm) deyimini bulan da Cansinos oldu.” 42

“… ama asıl yazmak istediğimiz gerçek şiirdi, güncelliklerin ötesinde, yerel renklerden ve gündeş koşullardan uzak şiirlerdi.” 46

“Aklıma Mark Twain’in bir sözü geliyor. Demiş ki Mark Twain, iyi bir kitaplık oluşturmaya ancak Jane Austen’in kitapları dışlanarak başlanabilir; hatta kitaplıkta başka hiçbir kitap olmasa bile, sırf Jane Austen’in kitapları alınmadığı için o kitaplığın iyi bir kitaplık olduğu söylenebilir.” 53

“Bu tür değeri su götürür deneyimlerinden biri de ‘Hombres plearon’du (İnsanlar Savaştı).” (…) “O gün bu gündür ufak tefek değişikliklerle söyleyedurduğum bir öyküdür bu. Nedensiz ya da gerekçesiz düellonun, cesaret için cesaretin öyküsüdür.” (…) “Bilinirciler (Gnostikler), bir günahtan kaçınmanın tek yolunun o günahı işleyip o günahtan kurtulmak olduğunu ileri sürerlerdi. Şimdi bakıyorum da, o yıllarda yayınlanan kitaplarımda belli başlı edebiyat günahlarının çoğunu işlemişim; bu günahlardan bazılarını bugün hala hayranlık duyduğum büyük yazar Leopoldo Lugones’in etkisi altında işlediğimi anımsıyorum. Ne miydi bu günahlar? Ağdalı anlatım, yerel renkler, umulmadık olanı aramak ve on yedinci yüzyıl üslubu. Artık bu aşırılıklardan suçluluk duymuyorum, O kitapları başka biri yazmıştı. Bir kaç yıl öncesine kadar, çok pahalı olmasalardı hepsini kitapçılardan satın alır yakardım.” 55
“… O yıllar, birçok dostluğu doğurup beslediğinden çok mutlu yıllardı. Norah Lange’nin Macedonio’nun, Pineron’un ve babamın dostlukları. Yazdıklarımızın ardında bir içtenlik yatıyordu; hem düz yazıyı hem de şiiri yenileştirdiğimizi düşünüyorduk. Elbette, bütün genç insanlar gibi ben de elimden geldiğince mutsuz olmaya çalışıyordum; Hamlet’le Raskolnikov arası biri olmaya çalışıyordum, sizin anlayacağınız. Gerçi ortaya koyduğumuz ürünler oldukça kötü sayılırdı, ama dostluklarımız dayanıklı çıktı.” 60

“Bir şiirimde, bana aynı anda hem sekiz yüz bin kitabı hem de karanlığı bahşeden Tanrı’nın bu olağanüstü ironisine değinmeden edememiştim.” 79

“Ayıklayıp düzene koyduğum bu kırıntılar, 1960’da El Hacedor (Yaratan) adıyla yayınlandı. Gariptir, yazmaktan çok biriktirmiş olduğum bu kitabın bence en kişisel çalışmam ve kendi beğenime göre en iyi yapıtım olduğunu söyleyebilirim.” 84

“ne zaman bana karşı yazılmış bir yazı okusam, yalnızca o yazıdaki düşünceyi paylaşmakla kalmam, aynı zamanda o yazıyı ben çok daha iyi yazabilirim duygusuna kapılırım.” 91

“Benim yaşımda biri, sınırlarının farkında olmalı. Sınırlarının farkında olursa mutluluğun yolunu tutabilir. Gençliğimde edebiyatı hüner gerektiren şaşırtıcı bir çeşitlemeler oyunu olarak görürdüm. Oysa artık kendi sesimi bulduğumdan olsa gerek, yazdıklarımın sağını solunu düzeltmeye çalışmanın büyük bir yararının da, büyük bir zararının da dokunmadığı kanısındayım. Bu, hiç kuşkusuz, yüz yılımız edebiyatının ana eğilimlerinden birine karşı, Joyce bir adamın gösteriş olsun diye ‘Oluşmakta Olan Yapıt’ başlığı altında lüks yazılar yayınlamasına yol açan ince üslup cakasına karşı işlenmiş bir günahtır. Sanırım, artık en iyi yapıtlarımı yazmış bulunuyorum. Bu da bana dingin bir doygunluk ve huzur veriyor. Ama yine de içimde öyle bir duygu var ki, kendimi yeterince yazıya dökmüş değilim sanki. Sanki gençlik, bugün bana gençliğimde olduğundan daha yakın.” 92

Yaratan’dan: “O güne kadar belleğin keyfini hiç sürmemişti. İzlenimler, yanmasıyla sönmesi bir olan canlı izlenimler belleğinden hep akıp gitmişti.” 96
“Odysseia’ların ve İlyada’ların şarkısını söylemek onun yazgısıydı ve bütün bunlar insanlığın bomboş belleğinde sonsuza kadar yankılanacaktı. Bütün bunları biliyoruz, ama son karanlığına gömüldüğünde neler duyumsadığını bilmiyoruz.” 99 (1958)
Öteki’den: “Ansızın o an’ı daha öncede yaşamış olduğum duygusuna kapıldım.” 101

“Onu da kendimi de yatıştırmak amacıyla, kendimden müthiş emin görünmeye çalıştım. Benim düşüm yetmiş yıl sürdü, dedim.” 103

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder