18 Şubat 2011 Cuma

Atayman’ın Canetti çevirisini okurken

Ayda 1000-1200 sayfa kitap okumakla kendi kendime kasılan ben, “Soylu Sınıfın Sonbaharı”nda “Temizlik İşçisi” bölümüne geldiğimde soluklanmak üzere ara verdim ve tütünümü tüttürürken düşünmeye daldım. (bunu çokça yapıyorum. Okuduğumun -olumlu ya da olumsuz- heyecanını yaşıyor bazen defterime veya bilgisayarıma aktarmak üzere böyle notlar alıyorum) Evet, ayda bin sayfanın altına düşmeyen okumamla kendi kendime bir övünme payı çıkarıp kasılmamdan utandım. Az önce okuduğum bölümde Canetti, üzerlerinden bombardıman uçakları geçerken Milburn’a Hölderlin öğretisi veriyordu. Ne diyorsun Denizer, dedim. Veysel Hoca, bu arada okumakla kalmıyor o kitabı Türkçeye (yani başka dil bilmeyen benim gibilere) çeviriyor. Üstelik glokomlu gözüyle, deyip yine kalem kâğıda sarıldım.
Böylece günah çıkarttıktan sonra rahatlamış olarak “Temizlik İşçisi”ni okumaya başlayacağım.
Galiba Batı’nın uygarlığı; sanatçılarının ‘itiraf’ etmeyi bilmeleridir…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder