18 Şubat 2011 Cuma

Zühtü Bayar'ın "Aydınlık"taki değerlendirmesi

KÜLTÜR / SANAT
EDEBİYATIMIZDA "YENİ" BİR ÜSLUP USTASI: EKMEL DENİZER
'Yazarlık durumu'nun engebeli yolu


Ekmel Denizer, aslında bizim spordan tarihe, söyleşiden anıya, daldan dala atlayan ve sonunda "Yıl: 2046 Uzay Anı¬ları" adlı bir bilimge romanı ya¬yınlayan gazeteci Aydın Boysan gi¬bi edebiyata geç gelen yazarlar¬dan.
Ama yeni başlayanlardan de-gil!
1963'te, daha yirminci baharı¬nı yaşarken ilk şiiri Varlık dergi¬sinde yayınladığı zamanki hali, dünmüş gibi aklımda. Hiç de heye¬canlı değildi. Alçakgönüllülüğün son sınırlarında dolaşan yalnız bir kâşif gibi sakin bir telaş içindeydi. Ama yüzündeki doygun gülümse¬meyi unutmama olanak yok. Bana gelince... On dokuz-yirmi yaşların¬da, yazı yazmaya hevesli, çiçeği burnunda bir genç, birkaç yazı ve
^lenizer, (sol başta) 23 Aralık 1998'de
Yeniköy'deki bir sohbette sırasında ilhan Selçuk ve Emre Kongar'la birlikte.

Denizer, her soylu edebiyatçı gibi, yazılarında insan gerçeğini ve insana dair olanı ele alır. Şiirlerinde simgeci olan Denizer, öykülerinde izlenimcidir ve onun öykülerinin üstünü, konu itibariyle Poe'dan, Pound'a; Çelebi'den Sait Faik'e kadar uzanan geniş bir yelpaze örter.
ZÜHTÜ BAYAR
şiir yayınlamış bulunuyorsa, hele aylık bir sanat dergisinde düzelt-menlik ve muhabirlik yapıyorsa; bu gencin kafasında kavak yelleri esmiyorsa da özgüveni gelişmiş de¬mektir. Bu durum, içimde, ona karşı bir üstünlük duygusunun ge¬lişmesine neden olmuştu. Ama şöyle düşünmüştüm: Ekmel yaz¬mayı ve yayınlamayı sürdürecek ve kuşağımın, adını sanını duyur¬muş bir yazarı, edebiyatçısı ola¬caktı.
Ama öyle olmadı.
EDEBİYATÇILIĞIN ÇİLELİ YOLU
Yaşam koşullarının kimi, nere¬ye getireceğini; tarihin gelişim ya¬salarından habersiz ve masum "irade-i cüzziye"mizin bu koşulla¬rı değiştirmek bahsinde ne ölçüde etkili olabileceğini bir-iki uzak gö¬rüşlü ve yetenekli "fütüro-ta-rirTçinin dışında kim bilebilir?
Ekmel Denizer de, doğru hesa-

bını yalnız zamanın tutabildiği kendi kişisel ve özel tarihini, içinde yer aldığı sosyal denizle birlikte yaşadı. Yaşam koşulları onu bası¬mevi yöneticiliğinden memuriyete; yerel gazetecilikten ticarete kadar, (hep sanatçıların ve yazarların mü¬davimi olduğu, içi antik kitap ve objelerle dolu bir sanatçılar kahve¬si işletmeyi hayal etmiş ve bu yol¬da da azıcık dünyalığı kediye yük¬lemiştir) itekleyip durdu. Gençlik hayalleri, tarihin realiteleri karşı¬sında unufak olup, tozu dumanı havaya savruldu. Bir edebiyatçının büyük çileler çekmesi gerektiğini; yalnızlığı ve yoksulluğu tatması, ihaneti ve ikiyüzlülüğü tanıması, dostluğu kimi zaman aşka tercih etmeyi bilmesi gerektiğinin farkın¬da değildi. Bu yüzden, bütün bu saydığım "yaşam felaketleriyle" yüz yüze gelmeyi ve "non-confor-mist" bir tavırla topluma, geleneğe kafa tutmayı geç öğrendi.
Ne yapalım; tarihin akışı bazen zamanı bile utandıracak bir kap¬lumbağa hızı derekesine düşebilir. Aslolan; zahidin, ibadethaneye geç gelmesi değil, sonunda gelebilmiş olmasıdır. Hem, uzun ve dolam¬baçlı yollardan gelenler, sırtların-daki yükün zenginliği bakımın¬dan, kestirmecilerden evladırlar.
Ekmel Denizer, Jean Paul Sart-re'ın ifadesiyle "yazarlık durumu¬nu" kazanmayı dolaylı bir yoldan elde etmeyi seçti, işte bu yüzden, 70'li yıllarda adını çoktan Türkiye edebiyatında duyurması gereken selim üsluplu yazarımız, ancak 2000'li yıllara yaklaşılırken, ya¬yıncı ve eleştirmenlerimizin tembel ilgisini çekebildi.
BÖLGECI BÎR YAZAR, AMA KÜLTÜREL ANLAMDA
Ekmel Denizer, bugüne kadar dört kitap yayınladı. Bunlardan üçü, "iki Nokta Üstüste" (köşe ya¬zıları, 1997), "Şiir Şiir Şiir" (1998), "Arkadaş Değil miyiz?" (köşe yazıları, 1998) Yeşil Marma¬ra Yayınları tarafından basılmış.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder