24 Şubat 2011 Perşembe

Yaşasın üzeyir (öykü)

Gerçekten iyi bir arkadaş, özel bir insandır Üzeyir. Şişman, onu “eşsiz adamsın” diye övmeye kalktığında, -alçakgönüllülükle şakayı harmanlar- evli olmayışına yorarmış gibi “Evet, sonradan olma değil, anadan doğma dulum ben” der.
Ağacı, çiçeği, böceği -çoğu şeyi olduğu gibi- neyin ne olduğunu hep Üzeyir’e sorarım ben. Örneğin bu ağaç köknar mı, ladin mi desem, iğne yaprağını koparıp parmaklarının arasında çevirdikten sonra söyler ne olduğunu. Yaprak dönüyorsa ladin, dönmüyorsa köknardır. Ladinin kozalakları aşağı, köknarın yukarı bakar. Hele hele yıldızlar, gezegenler… Telefona sarılır, ayın ensesindeymiş gibi duran gezegen neyin nesidir, derim. Dur bir bakayım, der ve sonra neyse, Mars ya da Venüs veya şu bu diye yanıtlanırım. O bilgilendirmeyi sürdürür, “batıya doğru yükselip saat 23’e doğru görünmez olacak” der. Şu çifte V harfli yıldız kümesinin Kassiopeya olduğunu da ondan öğrenmiştim. Yani Üzeyir ansiklopedimdir benim. O çok şeyi, -benim onun çok şeyi bildiğini bildiğimi de- bilir.
Yaşasın Üzeyir!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder